(a) patlak vermek, birdenbire çıkmak/zuhur etmek. An epidemic/a war/a fire broke out. (b) patol.
(bazı hastalıklar) püskürme şeklinde belirmek, dökmek, (c) cildinde kabarcıklar/sivilceler çıkmak. His face broke out in spots. break out into pimples: yüzü sivilcelerle kaplanmak. (d) (kullanmaya) hazırlamak. to break out the parachutes. (e) (kullanmak/tüketmek üzere) ambardan/depodan çıkarmak. to break out one's best wine. (f) kaçmak, firar etmek. to break out of prison: hapisten kaçmak. (g) break out the cargo: yükü gemiden çıkarmak, (h) break out in song: birdenbire şarkı söylemeye başlamak.